Araştırmalar son derece şaşırtıcı sonuçlar veriyor.Dünyamızı ısıtan ve aydınlatan güneşin ömrümüzü uzattığına dair önemli bulgular var. Güneş bunu B tipi ultraviolet ışınları ile yapıyor. Bu ışınları alan vücudumuz kendisi için gerekli D vitamini kendi üretiyor. Son zamanlarda değeri çok daha iyi anlaşılan D vitaminini İstanbul Özel Çamlık Hastanesi’nden Uzman Dr. Burak Uzel’den dinledik…
D vitamini bizler için neden önemli? Bu konuda son yıllarda yapılan araştırmalar hangi sonuçları verdi?
D vitamini, kalsiyum metabolizmasında önemli bir hormondur. Bağırsaklardan kalsiyum emilimini ve böbreklerden de kalsiyumun geri emilmesini artırır. D vitamini eksik olan bireylerde Tip2 şeker, Parkinson ve kalp-damar hastalıklarının görülme riski artarken, kişinin bilişsel fonksiyonlarında da azalma gözlenir. D vitamini aynı zamanda doğal bağışıklık sistemimiz için de önemlidir. Yapılan bir araştırmada, D vitamini düşük olan kişilerde ölüm riskinin 1,7 kat artmış olduğu gözlenmiştir. Yani uzun yaşamak ve yaşadıklarımızı da unutmamak istiyorsak “D vitamini” deyip geçmememiz gerekiyor. Vücudumuz kendisi için gerekli olan D vitaminini, güneşten gelen B tipi ultraviolet ışınlarının cilde teması ile üretir. Türkiye güneşli gün sayısı yüksek bir ülke olmasına rağmen, çoğu sağlıklı insanda D vitamininin düşük olduğunu görüyoruz. D vitamini eksikliğini check-up için gelen hastalarımda o kadar sık görüyorum ki, neredeyse hiç kimsenin kanındaki D vitaminine bakmadan bile D vitamini takviyesi yapabilirim. Ancak D vitamini yağda erir vitamin olduğu için fazlasının da vücutta birikerek zarar verdiğini unutmamak gerekiyor. Yani eczaneye gidip de kendi başınıza D vitamini almamanızı öneririm.
Diyelim ki bize siz D vitamini reçete ettiniz, eczaneden D vitamini almak sorunu çözecek mi?
İnsanları kandırmak kolaydır, ancak doğayı kandırmak pek mümkün değil. Nitekim bu konuda yapılan araştırmalarda, D vitamini eksikliği olan kişilere D vitamini takviyesi yapılınca, daha önce kaydettiğim sağlık risklerinin bir bölümünün azalmadığı görülmüş. Yani tek başına dışarıdan vitamin alınması işi çözmüyor. Yapılması gereken; güneşle olan irtibatı gözden geçirmek. Şimdi bu röportajı okuyan herkes şunu düşünsün: “Son bir hafta içinde açık havada ne kadar süre geçirdim?” Ev, ofis, otomobil, kapalı spor salonu, alışveriş merkezi dışında, gündüz ve açık havada kaç dakika geçirdiğinizi kendinize sorun…
Diyelim ki, güneşle temas eden, her gün açık havada vakit geçiren, bol bol yüzen biriyiz ama yine de kandaki D vitamini seviyemiz düşük çıkıyor. Bunun sebebi ne olabilir?
İşte bu noktada genler devreye giriyor. Genetik olarak D vitamini az olan insanlar var; bunlar ne kadar güneşte de kalsalar D vitaminleri yetersiz oluyor. Bu kişilere D vitamini takviyesi yapıyoruz. Ancak D vitamini düşüklüğü ile özellikle kalp ve damar hastalıkları arasında ilişki (D vitamini düşünce hastalık riski artıyor) bu kişilerde D vitamini takviyesi ile düzelmiyor. Bu da işin hayat tarzı bölümü…
Bu kadar değerli olan D vitaminini yeterli miktarda almamız konusunda bize bir doktor olarak neler önerirsiniz?
Güzel yıldızımız, güneşimiz olmadan dünyada bir yaşamın, yani biz insanların olamayacağını biliyoruz. Güneşe temas ve yakınlık da çok önemli, düşünün, bir gezegen ilerimizde ve bir gezegen gerimizde de bilinen bir yaşam alanı yok. Son yıllarda teknolojinin ev ve ofislerin içine daha fazla girmesi sonucu, güneşle doğal temasımız azalmış durumda. Teknoloji mağaraları olarak adlandırdığım, akıllı telefonlarımız, bilgisayarlarımız ve televizyonlarımızdan çıkmamız ve dışarıda bol yürüyüşlü bir hayat sürmemiz gerekiyor. Bu hem D vitamini kazanmak hem de sağlığımız için son derece gerekli. Bir taşla iki kuş diyebiliriz. Günde en az 5 bin adımı, mümkünse 10 bin adımı açık havada atmanızı öneririm.
Peki ya çocuklarda ve gebelerde durum nasıl?
Özellikle anne sütü alan bebeklerde D vitamini eksikliği görülebilir, çünkü anne sütündeki D vitamini yetersizdir. Ana rahminde D vitamini ihtiyacı annenin depolarından karşılanır. Fötus doğumdan sonra kendini bir süre idare edebilecek kadar D vitaminini de çeşitli dokularında depolar. Eğer annede D vitamini depoları yeterli değilse bebek ya D vitamini eksik olarak ya da yetersiz D vitamini depolamış olarak doğar. Peki o zaman ne olur? Eğer doğumdan sonra yeterli D vitamini alınmaz veya güneş ışığına maruz kalınmazsa D vitamini eksikliğine bağlı raşitizm görülme olasılığı artar. Raşitizmden korunmak için gebe ve emziren annelerin ve doğumdan sonra anne ve çocuğun yeterince güneş ışınına maruz kalması gerekir. Unutmayın, D vitamini yapımını sağlayan ultraviolet ışınları pencere camından geçemez.İlerleyen yaşlarda da çocuklarınızın dışarıda vakit geçirmesine, öğle saatleri dışında güneşle temas etmesine olanak vermeniz gerekir.
Eczaneden kendi başımıza D vitamini almamızın bir zararı var mı peki?
D vitamininin ne kadar önemli olduğunu öğrenince, doktora danışmadan “D vitaminim düşük olmalı” düşüncesi ile hareket edilmesini elbette önermiyorum. Çünkü D vitamininin fazlası kanda kalsiyumun yükselmesine neden oluyor. Kalsiyumun fazlası ise huzursuzluğa, nöbet geçirmeye, gözde bulanık görmeye, kalpte ritim bozukluklarına sebep olabiliyor. Hatta kandaki kalsiyumun aşırı yükselmesi ölüme bile neden olabilir.