IRMAK ÜNAL’I, RADYO, TELEVİZYON DİZİLERİ VE TİYATRODAN TANIYORUZ. “BİR EVLENDİ PİR EVLENDİ” DEDİĞİMİZ ÜNLÜLERDEN O. İŞİ BİR KENARA BIRAKIP AİLE OLMAYI SEÇEN; ŞU SIRALAR ENERJİSİNİ, İLGİSİNİ VE EMEĞİNİ ÇOCUKLARINA VEREN GENÇ VE GÜZEL OYUNCUYU EVİNDE ZİYARET ETTİK VE KENDİSİNDEN ANNELİĞİ DİNLEDİK…
Salona girdiğimizde Vadi oyun alanında oyuncakları ile vakit geçiriyordu. Annesi ile selamlaştık önce, Irmak Ünal’ın sıcaklığını ve misafirperverliğini daha ilk dakikada hissetmeye başladık. Kısa bir süre sonra okuldan dönen Kayla da röportajımıza katıldı. Çekim için elbisesini seçti, saçlarını annesinin taramasına izin verdi. Kurduğumuz ışıkla ve fotoğraf makinesiyle ilgilendi arada, fotoğrafçıya İngilizce sorular sordu. Vadi ise bu sırada bebekliğin masumluğu ile bizleri gülümseyerek izledi. İş fotoğraf çekimine gelince ise anneanneleri yardımımıza yetişti. Çünkü onu gören çocuklar yaptıkları şakalara gülmekten, yüzüne sevgiyle bakmaktan kendilerini alamadılar… Irmak Ünal’ın annelikle ilgili güzel anekdotları var. Eleştiriden ziyade fikirleri, önerileri var. Son derece duru anlattı yaşadıklarını ve yaptıklarını… Dileriz bunları bizlerle paylaşmaya devam eder ilerleyen zamanlarda Irmak Ünal…
Oyunculuk hayatınız devam ederken evlendiniz ve dünya güzeli iki çocuğun annesisiniz bugün. Bu kararı vermek kolay oldu mu sizin için?
Biz daha evlenirken, çocuk yapmaya karar vermiştik, diyebilirim. Biz aile olmayı baştan seçtik. Kayla’ya hamileyken ikinci çocuğumu planlamıştım. Hatta ikinci hamileliğimi daha erken yaşamayı istemiştim. Ama çocuklar biz istediğimizde değil kendileri istediklerinde geliyorlar. Hayatımdaki bu çocuk yetiştirme dönemini ben seçtim, istedim ve enerjimin tamamını onlara verdiğim için mutluyum, hiç pişman değilim.
Kayla ve Vadi’nin yaşları birbirine yakın. Bu durum aralarındaki ilişkiyi nasıl etkiliyor?
Çok güzel etkiliyor, annelere tavsiye ederim. Mesela bir dönem gelecek ve Kayla da Vadi de kardeşi olmadığı dönemi hatırlamayacak bile… Kayla da kardeşi olmasını çok istemişti zaten. Annenin durumu, vücudu, sağlığı, hayat koşulları imkân veriyorsa bir çocuğa kardeş yapmak harika bir duygu. Elbette çocuk hafife alınacak bir konu değil. Ben çok ciddiye alıyor ve bütün enerjimi onlara veriyorum.
Hamilelik günleriniz nasıl geçmişti?
Kayla’da çok heyecanlıydım. Çok da aktiftim. Son haftaya kadar yüzdüm. Vadi’de ise daha temkinliydim, neden bilmiyorum, sanırım her bebek kendi tarzı ile geliyor. Kayla’daki gibi “Her şeyi yaparım, squat bile atarım, ağırlık kaldırırım” havalarım yoktu Vadi’ye hamileyken. Daha sakindim, uzun yürüyüşler yaptım. Çok şükür iki iyi hamilelik geçirdim ama Vadi’nin biraz daha zordu…
Kaç kilo almıştınız?
Kayla’da 12, Vadi’de ise 13 kilo almıştım.
Peki kiloları ne kadar sürede verdiniz?
Hemen verdim, çünkü doğum sonrası enerji isteyen bir dönemdi. İki çocuğumu da emzirdim. Vadi’yi hâlen emziriyorum. Pastaya, böreğe, baklavaya dalmazsanız ve emziren bir anneyseniz kiloları çabuk verirsiniz. Bir de elbette hormon probleminiz yoksa… Bazı kadınlar bu konuda zorlanabiliyor. Hamilelik sonrasında troitle ilgili sorunlar çıkabiliyor mesela. Onlar biraz daha uzun süren dengeli bir spor ve doğru beslenme ile bu işin üstesinden geliyorlar.
Söz beslenmeye gelmişken… Siz nasıl beslenirsiniz?
Sağlık dergileri Türkiye’ye ilk geldiği yıldan beri ben bu yayınları takip ederim. Herhalde ilk abonelerinden biriyimdir. İyi beslenmeye hep ilgi duydum ama zayıf olmaya değil. Sporcuydum, çok küçük yaştan beri profesyonel spor hayatım vardı, bu nedenle iyi beslenmek bana daha mantıklı gelmişti. Şanslıyım çünkü sağlıklı lezzetleri seviyorum. Mesela normal makarna ile kepekli makarna arasında bir tercih yapacak olsam daha lezzetli bulduğum için kepekli makarnayı seçerim.
Spor, hayatınızda önemli bir yer tutmuş. Sporla daha çocuk yaşlardayken iç içe olmak size neler kattı?
Spor hayatımda hep vardı; ortaokul ve lise yıllarımda yüzüyordum, lisanslı yüzücüydüm. Üniversite hazırlık döneminde ara vermek zorunda kaldım. Bilkent Üniversitesi’nde ise step-aerobik takımına girdim, yarışmalara katıldım. Şimdi de spor salonuna gidiyor ve yoga yapıyorum. Spor benim için çok değerliydi, hâlâ da öyle. Kendi çocuklarım için de aynı şeyi düşünüyorum. Bu röportajı okuyacak annelere bu konuda tavsiyede bulunmak isterim. Ben ergenlik çağımı kazasız-belasız hata yapmadan geçirdiysem bu sporun sayesindedir. Vücuduma saygı duymamın sebebi spordur. Uykunun yararını öğrenmemden tutun da insanlarla olan ilişkilerime kadar hemen her konuda sporun çok önemli bir etkisi olduğunu düşünüyorum.
Yoga ile ne zaman tanıştınız? Size neler kazandırdı?
Yoga ile 30 yaşımdan sonra tanıştım… O zamana kadar harıl harıl spor yapmazsam, terlemezsem, nefes nefese kalmazsam sanki çalışmamışım gibi gelirdi bana. Bir dönem geldi, etrafta olup bitenden kendimi izole ettim ve sakinliği, huzuru bulmaya ihtiyacım olduğunu hissettim. Bunu da yogada buldum. Nefes almamdan tutun dünyaya bakış açıma kadar çok şeyi değiştirdi hayatımda. Şu anda yoga benim hayatımda en önemli şeylerden biri ve çocuklarıma da bunu aşılamaya çalışıyorum. Yoga ve meditasyon benim için çok önemli, sabah ve akşam kendime ayıracağım 10 dakika, benim şu andaki tek yardımcım. Çünkü işlerime ara verdim, çocuklarımla ilgileniyorum, boş zamanlarımı bile onlarla katılabileceğim aktivitelerle geçiriyorum. Altlarını değiştirmekten banyolarına, beslenmelerinden sosyal aktivitelerine kadar her şeyleriyle ilgileniyorum. Bu tempoya yoga ve meditasyon ile daha kolay devam edebiliyorum. Kayla ile de çocuk yogasına katılıyorum. Üç yaşından sonra çocuklar yoga yapabiliyorlar. Kendini dinlemeyi bilen, nefes almasını öğrenen çocuklar yetişiyor… Herkese tavsiye ediyorum. Ben de bu alanda eğitmen eğitimi alıyorum.
Anneler bilgiye internet sayesinde daha kolay ulaşabiliyor artık ama bu da biraz bilgi kirliliği oluşturuyor. Hatta her şeye yetişmeye çalışmaktan yorulan, neyi uygulayacağı konusunda kafası karışan anneler de var. Bir anne olarak kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Ben içgüdüsel anneliğe inanıyorum. Hayatımda biri söyledi diye hiçbir şey yapmadım. Dinlerim, düşünürüm, bana uygun olanları alır, uygun olmayanları dışarıda bırakırım. Benim tavsiyem; insanların içgüdülerini dinlemeleri ve buna güvenmeleri. Bu kafa karışıklıkları ve sorular hamilelikte başlıyor, elbette bir dolu da tavsiye geliyor. Aslına bakarsanız biz her şeyi Kayla ve Vadi ile belirledik. Vadi’de çok az uyudum mesela, çünkü öyle bir bebekti… Şimdi çok okuyorum, okuduktan sonra da o yayınla ilgili yorumlara bakıyorum. Anlatılanları hangi anneler doğru bulmuş, uygulayınca neler olmuş? Anlatılanlar benim aileme, bana ve çocuklarıma uygun mu? Çünkü bazı konular var ki çalışan kadınların anlaması pek mümkün değil, bazı konuları da çalışmayan kadınların anlaması zor. Bunun ayrımı bile çok önemli. Bütün bilgiler içinde, doktorlarımızın sözlerini dinleyerek, okuduğumuz bilgileri harmanlayarak ve içgüdüsel annelikten de vazgeçmeyerek davranmak gerek diye düşünüyorum. İki kardeş bile aynı olmuyor. Kayla’ya kullandığım formüllerin hiçbirini Vadi’ye kullanamıyorum. Bir de tabii 3 ve 4 yaş arası çok zor. Orada ne okursanız okuyun, isterseniz ters takla atın, çocuğun öfke anı oluyor, bunu yaşıyorsunuz. Bu dönem de geçiyor, daha doğrusu öyle deniliyor, ben de böyle umut ediyorum (gülüyor).
Farklı evlerde büyüdünüz ama bu durum sevginize engel olmamış…
Bunda ailenin tutumu önemli. Anneme ve babama minnetarım çünkü evimizde tartışma, patırtı-gürültü olmadan, anlaşarak ayrıldılar. İki evimde de düzenim vardı. Medeni ilişkileri olan, anlaşan insanlardı. Bu çok önemli. Huzursuz, anlaşmazlıklarla dolu bir evde büyümek çocuğa daha çok zarar verir. Bu nedenle yürümeyen bir evlilikte çocuk yetiştirmektense huzurlu evlerde çocuk yetiştirmeyi daha doğru buluyorum. Elbette şartlar buna izin veriyorsa… Yeniden evlenmek, yeniden çocuk yapmak… Bunlardan da korkmamak lazım. Biz Yağmur’la kardeşiz ve aynı evde büyümemiş olmamız sevgimize mani olmadı hiçbir zaman…
Yakın zamanda neler yapmak istiyorsunuz? Çocuklarınızı büyütmeyi istediğinizi biliyoruz ama belki kafanızda projeler vardır…
Yavaş yavaş mesleğimi özlemeye başladım, yaratıcı tarafım çok fazla geride kaldı, onu biraz canlandırmak istiyorum ama şu anda kafam hep çocuklarla ilgili işlere çalışıyor. Ekrana, sinema perdesine bakıyorum, bu alanda çocuklarla ilgili başarılı ve faydalı işler yapabilirim. Çocuk tiyatrolarının da gelişmesi gerektiğini düşünüyorum. Babamdan fikirler alıyorum. Yağmur’la bu alanda çalışabiliriz çünkü Yağmur'da yapımcı. Sosyal sorumluluk projeleri yapan bir arkadaşım var; çocuklarla ilgili bir tiyatro üzerine çalışmayı düşünüyorum onunla da. Çocukların iyi tiyatro izlemeleri çok önemli. Onlar şimdi Disney ile büyüyor, bazı tiyatrolarda 80 yıllık perukla o da kafasına tam oturmamış, kenarından ip sarkıyor sahnelenen oyunlar var. Bir keresinde Kayla’yı müzikale götürdüm, detone şarkılar, yüksek ses… Kayla’ya sordum, “Sevdin mi?” diye, “Biraz sevdim anne” dedi. Eğer sevmezse bir daha gitmek istemeyecek. Bunlar çok önemli… Yine de mevcut durumdan şikâyet etmeyi sevmiyorum ben. Bunun yerine çözüm üretme ve bir şeyler sunma taraftarıyım. Eleştirecek çok şey var ama yapacak daha çok şey var…
Çocuklarınızın beslenmesinde nelere dikkat edersiniz?
Hafta başında bir menü oluşturuyoruz. Kayla’yı da, Vadi’yi de sebze ile tanıştırdım. Şeker ile de olabildiğince geç tanıştırdım Kayla’yı. İki yaşına kadar dayandım. Çikolatayı ise bitter yiyor. Ne yiyorsa, o yediğinin yararlarını ve varsa zararlarını anlatıyorum. “Sütlü çikolata da var, beyaz çikolata da. Ama bunları yersen böyle olacak...” Pamuk şeker yediği zaman, vücuduna aslında nasıl bir zehir aldığını; güzel görünen bu yiyeceğin aslında zararlı olduğunu anlatıyorum. Yoğurdu çok severim; çocuklar da yiyorlar. Tatmak istedikleri şeyleri de tattırıyorum. Bir yerde engel olamayacağım çünkü. Okulda yemek isteyecek, arkadaşının evinde yiyecek. Mantıklı bir seçim yaptığını bilirse kendisi için faydalı olanları yine kendisi seçer bir süre sonra diye umut ediyorum. Zaten dışarıda bir şey ikram edildiğinde, “Anneme sormalıyım” diyor artık.
Büyükannenin ve büyükbabanın da dâhil olduğu aile ilişkilerinin çocuğun yetişmesinde önemli olduğunu düşünüyor musunuz? Bir dönem çekirdek aile ön plandaydı, şimdilerde ise özellikle ünlüler, geniş ve büyük ailenin daha faydalı olacağı görüşündeler…
Annem ve babam ayrı olmasına rağmen geniş aile bizim için hep önemliydi.Teyzem, dayım, teyzemin eşi çok değerlidir benim için. Babam hep hayatımdaydı ama ben annemle ve anneannemle yaşadım uzun yıllar. Şimdi ben de kendi evimde şu düzeni kurdum: Haftada bir aile yemeklerinde buluşuyoruz. Bayramları kutluyoruz. Çocuklarımın dört tane dedesi var. Babam, eşimin babası, annemin eşi ve dayım… Çocukluğum çok güzeldi, çok mutlu bir çocukluk geçirdim . İnşallah çocuklarımı da böyle büyütürüm.
Kayla ile İngilizce konuşuyorsunuz… Buna nasıl karar verdiniz?
İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunuyum. Kayla ile doğduğundan beri İngilizce konuşuyorum. Anaokulunda da İngilizce konuşuyor. Bu konuda pedagogumuz beni uyardı, “Sadece İngilizce konuşursanız yani bir Türkçe bir İngilizce konuşmazsanız olur” dedi. İngilizceyi benden iyi konuşmaya başlayacak, hatta şu an bile kelime haznesi benden iyi olabilir. Grameri iyi seviyede.
Kardeşiniz Yağmur’la çok sıcak bir ilişkiniz var… Instagram’dan gördüğümüz kadarıyla çocuklar ve teyzelerinin arası da çok iyi…
Bizim yaş farkımız fazla. Ben genç kızlığa geçtiğimde o çocuktu, dolayısıyla daha az şey paylaşabiliyorduk. Ama şimdi aynı kategoriye girdik ve konuşacak çok şeyimiz var artık. Bir de benim için hiç büyümüyor Yağmur, hep küçük kardeşim… Çok özel bir ilişkimiz var. Zaten ona çok kez Kayla diyorum. (Röportaj esnasında da birkaç kez buna şahit olduk).
Pınar’ın nasıl bir anlamı var hayatınızda?
Pınar, çocukluğumdan bugüne, güvenin ve sağlığın simgesi bir marka benim için. Pınar’ın organik sütü, yoğurdu ve tereyağı alışverişlerimin vazgeçilmezi. Logosuyla, reklamlarıyla, tadıyla çocukluğumun efsanesidir Pınar. Ne mutlu bana, bir anne olarak bugün de hayatımda...