Cilt lekeleri ve benlerinizi nasıl takip etmelisiniz?


Yaz tüm sıcaklığıyla bizi sarıyor. Sabah evden çıkarken, akşam eve dönerken, tatilde, hafta sonu bahçede, parklarda, kısacası dışarıda ve hatta kapalı mekânlarda güneşin etkisini daha fazla hissediyoruz. Cildimiz de öyle. Peki, cilt lekelerimizi ve benlerimizi takip ediyor muyuz?

İnternette en fazla tıklanan sağlık haberlerinden birinin cilt lekeleri ve benler konusu olduğunu biliyor muydunuz? Bunun sebebi hemen her insanda mutlaka bu leke ve benlerden bulunması olsa gerek. Bazıları doğuştan, bazıları sonradan bedenimize dâhil olan bu leke ve benler ara sıra aklımıza düşüp canımızı sıkabiliyor. Nasıl sıkmasın, cilt kanseriyle ilgili duyduğumuz haberleri belki okuyup geçiyoruz ama bilinçaltımız bu haberleri bir köşelerine kodluyor ve kimi zaman su yüzeyine çıkarıp “şunu bir doktora göstermeliyim aslında” dedirtiyor. Kendimiz için bir iyilik yapalım ve bu tatil dönüşü aklımızı kurcalayan ben ve lekelerimiz varsa bir dermatoloji doktoruna gösterelim. Neden mi? Nedenlerini, İstanbul Bilim Üniversitesi’nden Yard. Doç. Dr. Zahide Eriş anlatıyor.

Şimdi mevsimlerden yaz. Bırakın tatilde olmayı sabah evden çıkarken bile koruyucu güneş kremi sürmemiz tavsiye ediliyor. Bunun sebebi nedir?
Çünkü güneş her yerde… Evet, güneşin iyiden iyiye kendini gösterdiği yaz günlerindeyiz. Öncelikle saat 11 ile 16 arası güneş ışınlarının en yoğun olduğu saatler olduğundan bu saatlerde dışarıda kalmamaya özen göstermeliyiz. Fakat mecburen yaz günlerinde dışarıda kalmamız gereken anlar oluyor, örneğin işe gidip geliyoruz. Bu güneş ışınları da özellikle güneş alerjisi olanları ve leke şikâyeti bulunanları olumsuz etkileyebiliyor. Geniş kapsamlı, hem UV-A hem de UV-B koruyuculuğunu içeren ve en az 15 koruma faktörü ihtiva eden ürünler kullanılmasını bu sebeple tavsiye ediyoruz. Araba camının ve bulutlu havanın güneş ışınlarının etkisini azaltmadığını da belirteyim. Yani arabada yolculuk ederken de, hava kapalı göründüğünde de güneş ışınlarına maruz kalıyoruz.

Vücudumuzda bazıları doğuştan bazıları sonradan ortaya çıkan benler olabiliyor. Bunlara nasıl yaklaşmalı ve nasıl takip etmeliyiz?
Doğuştan olan benlerden özellikle büyük ve koyu kahverengi, siyah olanlara dikkat etmeliyiz. Herhangi bir şekil değişikliği, sınırlarında değişiklik, kaşıntı, kanama olması durumunda hemen doktora başvurmalıyız. Deri kanseri ağrısız olabilir. Arada bir aynanın karşısında tüm vücudumuzun muayenesini yapabiliriz. Yeni çıkan bir ben olduğunda gözlemlemeli ve bir ya da daha fazla belirti saptadığımızda, dermatoloji uzmanına başvurmalıyız. Melanom dediğimiz deri kanserlerinin en kötü huylu olanı yüzde 20-25 eskiden olan bir benden gelişebileceği gibi, yüzde 75-80 oranında sonradan ortaya çıkar. Deri kanseri riski taşıyan hastaların, dermatoloji uzmanı tarafından yıllık kontrollerden geçirilmelerinde fayda vardır. Deri kanserinin erken tanısı için, hastanın kendisinin de, üç ayda bir kendini muayene etmesini öneriyoruz. Benlerinde artış var mı, mevcut benlerin boyunda, kenarlarında, renginde bir değişiklik var mı? Bütün bunlara bakılmalı.

 

Doğuştan olmayan fakat yaz tatili dönüşü oluştuğunu gördüğümüz lekeler ve benlerle karşılaştığımızda ne yapmalıyız?
Yaz tatili dönüşü ortaya çıkan lekeler masum güneş lekeleri olabilir fakat yaz tatili dönüşü ortaya çıkan sınırları düzensiz koyu renkli ben tespit edildiğinde de bir uzmana başvurmak gerek.

Türkiye’deki cilt kanseri vakaları hakkında bize bilgi verir misiniz?
Cilt kanseri, dünyada görülme sıklığı oranı en hızlı artan kanser türlerinden biri. Türkiye’de cilt kanseri (melanom) görülme oranı son 30 yılda yüzde 237 oranında artış gösterdi. Ne yazık ki tüm kanser vakalarının yarısını cilt kanserleri oluşturmaktadır. Bunların arasında bazal hücreli kanserler en sık görülendir. Türkiye’de tüm kanserler arasında cilt kanserleri yüzde 16.67 oranı ile dördüncü sırada yer alıyor. Kanser Daire Başkanlığı ‘melanom’un erkeklerde beşinci ve kadınlarda yedinci sıraya yükselmiş durumda ve artış hızı en yüksek olan kanser türü olduğunu vurguladı. Ülkemizde cilt kanserleriyle ilgili düzenli bölgesel ve yaş gruplarını içeren istatistiksel bir veri ne yazık ki yok. Fakat her yıl görülen yeni vaka sayısının; her 100 bin erkekte 1,9, her 100 bin kadında ise 1,3 olduğu, yaşam kaybı oranının ise her 100 hastada 1 olduğu tahmin ediliyor.

Güneş ve cilt kanseri arasındaki ilişki nedir? Cilt kanseri genetik bir hastalık mı ve korunmak mümkün mü?
Bazal hücreli kanser, çoğunlukla güneşe maruz kalmış deride görülen yavaş gelişen bir tümör tipidir. Birçok çeşidi vardır; bazıları yüzeyi parlak, bazıları ortasında yara olan yumrular şeklinde ortaya çıkar.
Skuamöz hücreli kanser daha önceden var olan bir lezyondan gelişebilir.  Bu tip tümörler bazen siğille veya iyi huylu tümörlerle karıştırılabilir. Skuamöz hücreli kanserler çok nadiren lenf nodlarına ve diğer organlara yayılır. Melanom ise en kötü huylu deri kanseridir ve benek veya yumru şeklinde görülebilir, farklı renk tonları içermesi ve sınırlarının düzensiz olması önemlidir. Güneş ışınları açık tenli ve çok sayıda beni olan kişilerde melanom riskini artırır.
Genetiğe gelirsek, evet, kanser gelişme riski genellikle kalıtımsaldır, genlerimiz deri kanserinde belirgin bir rol oynar. Ailesinde cilt kanseri görülen kişiler daha fazla risk taşıyan deri tipine sahiptirler ve yılda bir kez tam deri muayenesi yaptırmalıdırlar. Cilt kanserinde erken teşhis oranı diğer kanser türlerine göre daha yüksektir çünkü kanserin neden olduğu belirtiler cilt yüzeyinde, gözle görülebilir. Tabii bunun yanında cilt yüzeyinde yeni oluşan lekelerin ve mevcut benlerin düzenli olarak bir doktor tarafından kontrol edilmesi, kanserin ilerlemeden kontrol altına alınabilmesi için son derece önemlidir.

Bir hasta size geldiğinde vücudundaki benler ve lekeleri nasıl değerlendiriyor, hastalara neler tavsiye ediyorsunuz?
Dermatoloji polikliniğine gelen hastalarda ayrıntılı tüm vücut muayenesi yapıyoruz. Dermatoskopi dediğimiz; benleri 30 veya 40 defa büyüten cihazlarla benleri tek tek inceliyoruz. Gerekirse bilgisayarlı dermatoskopiye bu benlerin fotoğrafını çekip kayıt ediyoruz ve hastaları aralıklı kontrollere çağırarak benlerin gelişimini değerlendiriyoruz. Eğer risk saptarsak daha kısa aralıklarla çağırıyoruz, saptamazsak yılda bir defa kontrol yeterli oluyor. Kanser şüphesi olan lezyonların tamamının çıkartılıp patolojide incelenmesini sağlıyoruz. Bu işlemden sonra patoloji sonucuna göre tedavimizi ve kontrolleri şekillendiriyoruz.
Hastaların genetik özellikleri ve ten rengi; değiştiremeyeceğimiz durumlar olduğundan elimizde kalan son silah güneşten korunmaktır. Bu sebeple hastalara güneşten iyi korunmalarını tavsiye ediyoruz. Saat 11 ile 16 arası güneş altında kalmaktan kaçınmalarını, açık renkli koruyucu giysiler giymelerini, geniş kenarlı şapka, güneş gözlüğü kullanmalarını öneriyoruz. Ultraviyole A ve Ultraviyole B koruyuculuğu içeren en az 15 faktörlü, olabildiğince az oranda kimyasal filtre içeren güneş koruyucu kremler kullanmalarını öneriyoruz.

Son olarak, hiç mi güneşlenmeyeceğiz? Peki ya D vitamini ne olacak?
Güneş ışığının birçok faydası vardır. Aktif D vitamininin sentezlenmesi ve ruh sağlığına iyi gelmek gibi olumlu etkileri olduğunu biliyoruz. D vitamini vücudumuz için ciddi önem taşır fakat aldığımız besinler de bunun için önemlidir. Yağlı balıklar (somon, uskumru, ton balığı), peynir, tereyağı, istiridye, yumurta ve patates D vitamini içeren besinlerdir.
Bununla birlikte bazal hücreli kanserler genellikle güneş gören bölgelerde gelişir ve bazal hücreli kanserin güneşle direkt ilişkisi olduğu saptanmıştır. Güneş ışınlarının açık tenli ve çok sayıda beni olan kişilerde melanom riskini önemli düzeyde artırdığına dair kesin kanıtlar vardır. Bu sebeplerle güneşten korunma, güneşten zarar görmeyecek ancak D vitamini eksikliği oluşmayacak düzeyde olmalıdır. Yarar ve zarar dengesi iyi korunmalıdır.

Güneşin cilt kanseri dışında bize verdiği diğer olumsuz etkileri nelerdir?
Uzun dalga boyundaki UVA ışını ciltte kalıcı etkiye neden olur. Cildi yaşlandırır ve cilt kanserine yol açabilir. UVB ise kısa dalga ultraviyole ışınıdır ve güneş yanığına, cilt hasarına ve UVA gibi cilt kanserine neden olabilir.

 

Vücudumuzda oluşan her leke ve benden korkmalı mıyız? Bu anlamda bilinçli fakat takıntıdan uzak bir yaklaşım geliştirmek için neler yapmalıyız?
Vücudumuzda oluşan her leke ve benden korkmamalıyız. Dikkat etmemiz gerekenler; derinin herhangi bir bölgesinde var olan bir lezyonun farklı renkler içermesi, boyut olarak büyümesidir. Ayrıca herhangi bir ben ya da kahverengi lekenin renk değiştirmesi, büyümesi, sınırlarının düzensizleşmesi, 5 mm’den büyük olması veya son zamanlarda değişmesi, kaşıntı, ağrı, kabuklanma, aşınma ya da kanama görülmesi uyarıcı olmalıdır. Üç haftaya rağmen iyileşmeyen açık bir yara her zaman uyarıcı olmalıdır. Bunlardan birini tespit ettiğinizde mutlaka dermatoloji uzmanına başvurmalısınız.