ANADOLU MUTFAK KÜLTÜRÜNÜ SOFRALARIMIZA TAŞIYAN, BİRBİRİNDEN LEZZETLİ TARİFLERİ EKRANDA, KİTAPLARINDA, GAZETE YAZILARINDA VE İNTERNET SİTESİNDE BİZİMLE PAYLAŞAN, GÜLER YÜZLÜ, SICAK, İÇTEN, BİZDEN BİRİ SAHRAP SOYSAL. ODTÜ’DE KİMYA EĞİTİMİ ALMIŞ VE UZUN YILLAR YÖNETİCİLİK YAPMIŞ OLSA DA HEPİMİZ ONU YOLUNUN YEMEKLE KESİŞMESİ SAYESİNDE TANIYORUZ…
Sahrap Soysal’ı Star TV’de, program setinde ziyaret ettiğimiz sırada, yemekler pişmiş, set ekibi mutfağı toplamaya başlamıştı. Sahrap Hanım ise ekibi bir anne sıcaklığı ile doyurmanın telaşındaydı. Tabaklara servis yapmasını, herkesi tek tek isimleriyle, şefkatle yanına çağırmasını izliyorduk. Bizi uzaktan görünce el salladı, sadece gözleri ve gülümsemesiyle değil tıpkı Anadolu’daki ev sahipleri gibi bütün vücuduyla bize “hoşgeldiniz” demesiyle söze başlamak isteriz… İnsanı bir anda saran sevgisiyle Sahrap Soysal ekran önü ve arkası fark etmeksizin her yönüyle “sahici” bir kadın… Ses tonu, yüzünden eksik etmediği gülümsemesi, pratikliği, anne sıcaklığı… Hepsi gerçek. Zaten televizyon ekranlarında şimdiye dek yer almasını bu sahiciliğe borçlu olduğunu söylüyor: “Ben evdeki anne gibiyim, beni izleyen kadınlardan biriyim, ekranda kendilerinden birini gören seyirciler programı izlemeye devam ediyorlar. Reytinglerimizin yüksek olmasının sebebi bu, yoksa sanatçı değilim, başarılı olmazsanız sizi ekranda tutmazlar”…
Sahrap Soysal’dan bahsederken sadece ekrandaki başarılarından söz etmek haksızlık olur. Soysal yurtdışında Türk kültürünü temsil eden isimlerden biri. Frankfurt ve Londra kitap fuarları başta olmak üzere Kültür Bakanlığı birçok fuara Sahrap Hanım’ı davet ediyor çünkü Türk mutfağını İngilizce ve canlı olarak anlatıyor, yemek pişiriyor ve sonunda tattırıp soruları yanıtlıyor. Yabancı yemek yazarları Türkiye’ye geldiğinde de yine ilk aranan isimlerden biri Sahrap Soysal oluyor… Daha bunun gibi pek çok önemli çalışmada yer alan Sahrap Soysal’ın iş, ev, aile ve sevgi dolu hayatını kendisinden dinleyelim…
Sahrap Hanım, biz sizi her daim gözlerinin içi gülen güzel ve neşeli bir kadın olarak görüyoruz. Hayata nasıl bakar, onu nasıl yaşarsınız? Olumlu bakmak ve mutluluğu hayatın karmaşası içinde ayırt etmek konusunda bize ne gibi öğütler verirsiniz?
Aslında evde daha az güler yüzlüyüm. Çünkü ev düzeni, çocuklar, annem, kayınvalidem, kardeşlerim ve çok yoğun geçen televizyon işlerim derken epeyce yorucu bir hayatım olduğunu söylemeliyim. Ancak genelde hayata çok olumlu bakan biriyim. Oldukça neşeli ve güler yüzlü olduğumu herkes söyler. Bilmiyorum, herhalde bu benim karakterim. Kendimle ve olaylarla dalga geçmeye, her şeyde komik bir şeyler aramaya bayılırım. Geçmişe pek takılmam, “Geçmiş mazidir” der, önüme bakarım. Ama biraz eskilerin dediği türden bazı hassasiyetlerim de vardır. İnsanları kırmamaya çalışmak, herkesi ve her şeyi idare etmek, sabır göstermek gibi huylarım yüzünden bazen kendimi ağlarken bulurum. Biraz ince ruhluyum galiba. Neyse ki çok analitik, radikal ve empati kurarak düşünebilen biriyim de.
Şimdilerde neler yapıyorsunuz?
Star TV’de, Melek Hanım (Melek Baykal)’la beraber bir kadın programında hem yemek yapıyorum hem de gülüp oynuyorum. Çünkü yaptığım işte eğlenmek de istiyorum. İçimden geldiği gibi, doğal ve neysem o olarak görünmek isterim. Ayrıca Anadolu’nun pek çok şehrine yemek festivallerine ve yarışmalara gidiyorum. Gazete yazılarıma, kitap çalışmalarıma da hep devam ediyorum.
Kimya eğitiminizin ardından ekranlarda yemek programlarınızla büyük ses getirdiniz. Ödüllere doymayan yemek kitaplarınız var. Yemek yapma sevdası sizde nasıl başladı? Ne zaman, “Ben bu alanda da ilerlemek istiyorum” dediniz?
Uzun yıllar özel sektörde yönetici olarak çalıştım. Çok büyük bir tesadüf eseri yemek programcısı oldum. Ben biraz gözü kara ve cesaretli biriyimdir. Ama çok da çalışkan biri olduğum için yaptığım işin altını doldurup temellerini sağlam atarım. ODTÜ Kimya Bölümü mezunuyum ama yemekçilik serüvenime de ikinci kez ODTÜ’de okumuş kadar çok emek sarf ettim. Ama temelde yemek yapmayı, özellikle de yedirmeyi çok seven biri olmasam tüm bunları yapamazdım.
Lezzetli yemek yapmanın sırrı sizce nedir? Neden bazılarının eli çok lezzetli oluyor ve hangi yemeği yaparlarsa yapsınlar tadına doyulmuyor?
Lezzetli yemek yapmanın sırrı gerçekten de el yeteneğine çok bağlıdır. Öte yandan bu işi sevmek, bu işe hevesli olmak, mevsimsel malzemeleri iyi bilmek, kaliteli malzeme kullanmak gibi parametreler de var.
Bize biraz çocuklarınızdan bahseder misiniz? Bir anne olarak onların beslenmesinde nelere dikkat ettiniz?
Bizim üç oğlan da maşallah pek bir gurme oldu. Et, salata, makarna veya pilav gibi ana menülerin yanı sıra her türlü zeytinyağlıyı, tencere yemeğini, çorbayı pişiririz…
Yoğun çalışma temponuzu nasıl organize edersiniz? Bu kadar işe yetişebilmek için zaman içinde geliştirdiğiniz bir çalışma düzeniniz var mı?
Uykucu değilimdir. Oldukça erken kalkarım ve akşam yatıncaya dek hep hareket halindeyimdir. Eh, biraz da becerikliyimdir. (gülüyor) Ama artık bacak ve diz ağrılarından dolayı yaşlandığımı hissediyorum, daha doğrusu gündüz gencim, gece ise yaşlanıyorum.
Aynı zamanda yurtiçinde ve yurtdışında pek çok noktaya seyahat ediyorsunuz… Bu seyahatler size neler katıyor?
Bir kere tam bir Anadolu sevdalısıyım. Arkadaşlarım bana çok şaşırıyor. Geçen hafta Antakya’daydım. Bu hafta sonu Eskişehir’de, sonra da Gaziantep Şire Festivali’nde olacağım. Her gittiğim yerde sonsuz bir yemek kültürümüz olduğunu görüp hayran kalıyorum. Anadolu lezzetlerle dolu...
Pınar Labne reklam filminde bisiklete biniyorsunuz… Çok da yakışıyorsunuz doğrusu. Peki, çekimler nasıl geçti?
Pınar Labne reklam filmimi çok sevdim. Senaryo, çekim ekibi, herkes çok profesyoneldi. En çok bisiklete binerken korktum. Neyse ki üç tekerlekliydi. Burgazada çekimlerinde yönetmen “Yokuş aşağı gelin ve hızla sağa dönün” dediğinde, “Allah’ım herhalde buradan denize uçacağım” diye çok korktuğumu söylemek istiyorum. Neyse ki kazasız belasız çok renkli çekimler yaptık.
Süt içmeyi sever misiniz? Çocuklarınızın sütle arası nasıl?
Babam inşaat mühendisiydi ve Anadolu’nun birçok yerinde şantiye kurardı. Kaynatılmış, ılıtılmış, bol kaymaklı inek sütüne köy ekmeği doğrayıp yemeyi çok severdi. Annem de 2-3 günde bir mutlaka yoğurt mayalardı. Biz süt ve süt ürünlerini çok tüketen bir nesildik. Çocuklarım ise Pınar Organik Süt içmeye bayılıyor.
Sahrap Soysal sabah kalkınca ve akşam yatmadan önce neler yapar?
Ama şimdi öyle bir soru sordunuz ki sanki ben ünlü bir sanatçıyım. (gülüyor) Her gün “Anne spor şortum yıkandı mı?”, “Çoraplarım nerede?”, “Niye süt almadınız?” diye soran çocuklar, “Hanım akşama ne pişirdin?” diyen sevgili doktorcuğum sayesinde gayet normal, herkes gibi bir hayat sürüyorum; yaşayıp gidiyorum, gidiyoruz.
“Pınar Süt” dediğimizde aklınıza neler geliyor?
Evimize hep Pınar Süt girer. Sanırım bu eski bir alışkanlık. Çok alıştığımız ve asla değiştirmediğimiz bir marka.
Sahrap Soysal’ın ödüllü yemek kitapları:
2003 yılında yayımlanan “Bir Yemek Masalı” kitabı 2004’te İsveç’te “Gourmand Best Locak Cookbook in The World” ödülüne layık görüldü. 2005’te “Anne Ben Acıktım” isimli, çocuklara yönelik yemek kitabı, 2006 yılında “Sevgilim Akşama Ne Pişirdin?”, 2007’de UNESCO’nun ilan ettiği Mevlânâ yılı dolayısıyla “Derviş Sofraları”, 2011 yılında “Her Eve Lazım Salata ve Mezeler”, 2012’de de “Kalaylı Kaplarda Alaylı Yemekler” isimli kitapları yayımlandı. “Derviş Sofraları” kitabıyla 2008 Frankfurt Book Fair’da Best Historical Cuisine ödülünü kazandı.
Pınar Labne reklam filmi
Pınar’ın yeni reklam filmi “Lezzet verir neye değse, Pınar Labne. Sen de dene” sloganıyla ekranlara geliyor. Sahrap Soysal’ın yer aldığı reklam filminde, Pınar Labne’nin kızarmış ekmekten makarnaya, salatalardan tatlılara her türlü tarifte kullanıldığı ekranlara taşınıyor. Sahrap Soysal reklamda Labne bisikletiyle birçok eve, mutfağa, sofraya konuk olurken, yapılan yemeklere ve tatlılara Pınar Labne koyarak, Pınar Labne’nin değdiği her yiyeceğe lezzet verdiğini gösteriyor. Sahrap Soysal’ın Pınar Labne kullanarak hazırladığı birbirinden lezzetli yemeklerin tariflerine, facebook sayfasının dışında www.pinarlabne.com.tr adresinden ulaşabilirsiniz…