PINAR Yaşam Pınarım

Pınar’ın misyonu; tüketicilerine sağlık, lezzet, yenilik kaynağı olan ürünleri sunan bir yaşam pınarı olmaktır. Bu misyon çerçevesinde yaşam pınarı olmanın temelde dayandığı üç ana unsur; sağlık, lezzet ve yenilik pınarı olma özelliğidir. Pınar, tüketicilerine sunduğu sağlık, lezzet ve yenilik ekseninde “iyi yaşam”’ı destekler ve faaliyetleri bu ana hedef doğrultusunda sürdürür.

Kızım Benim Ömrüm

Ebru CündübeyoğluTescilli bir güzel, tiyatro sahnelerinin Çalıkuşu, komedi dizlerinin tatlı yüzü, dramaların derin bakışlı oyuncusu... Ama bunların hepsi bir yana, her şeyden önce minik Duru'nun annesi o... Oyuncu Ebru Cündübeyoğlu'nu dizi setinde ziyaret ettik, "annelik ve kariyer" üzerine sorular sorduk, içten cevaplar aldık...

Şu ana kadar pek çok başarılı dizide rol aldınız. İşin en başına dönersek; oyunculuk hayatınız nasıl başladı?

Bu süreç doğumunuzla beraber başlayan, içinizde zaten var olan bir şey bence. Hayatta istediğiniz şeyi bulup bir şekilde kendinize çekiyorsunuz. Ben de oyunculuğu, özellikle tiyatroyu çok seviyordum. 1998'de dizide oynamaya başladım, tiyatro ise yaşamıma 1999 senesinde girdi. O zamandan beri de aralıksız oyunculuk yapı yorum. Genel anlamda televizyon ise, “Bir Başka Gece”de sunuculukla başladı. Meslek hayatım 18 yıldır devam ediyor.

Komedi oyunculuğuna çok yakıştırıyorlar sizi, bir taraftan dramalar da var kariyerinizde. Hangisini oynamayı daha çok seviyorsunuz, bir tercihiniz var mı?

Bir oyuncu için en güzeli, en keyişisi, her şeye açık olabilmek ve her şeyi oynayabilmek. Ülkemizde en büyük zorluklardan biri de eğer bir karakteri çok iyi yaşatabiliyorsanız, o sizin üzerinize yapışabiliyor. Bir dönem "Deli Yürek"te avukatı oynadım, dizi bitiminden sonra bana 10 tane avukat rolü teklifi geldi. "Acaba baroya da kaydetmişler midir?" diye şakalar yapmaya başlamıştık. Seyirci bazen bir karakterle sizi çok bütünleştirebiliyor. Ancak önemli olan seyircinin seni o şekilde görmek istemesi değildir; önemli olan yapımcıların size getirdiği teklişerdir. Yani yapımcılardan farklı teklişer alabilmektir. Ben de bu konuda kendimi çokşanslı hissediyorum; çünkü komedinin üzerine drama teklifi de alabiliyorum. Bu bir şans ve bundan çok mutluyum.

Tiyatro kariyerinizde de çok güzel oyunlar görüyoruz... Yeniden tiyatro yapmak gibi bir planınız var mı?

Şu aşamada yok... 1999 yılından beri pek çok oyunda yer aldım. Tiyatro çok emek gerektiren ve zamanınızın çoğunu adamanız gereken bir yaşam biçimi. Bir müddet tiyatro yapmayacağım, bu sene karar verdim buna. Çünkü annelikle birlikte yürütmek çok zor. Turneler, kızımdan ayrı kalmak beni çok zorluyordu. Kızımın okul hayatı başladığı için her şeyin daha düzenli olması gerekiyor.

Hep şehirde, onun yanında olmalıyım. O yüzden tiyatroda biraz teneffüse çıktım diyebilirim. Tiyatroda iki oyunda birlikte oynadığım dönemler oldu. Hem "Kibarlık Budalası" nda hem "Çalıkuşu" nda oynuyordum. Hatta aynı günde "Kibarlık Budalası" ndaki fırlama hizmetçiyi oynayıp akşamında da "Çalıkuşu" nun Feride'si oluyordum. Çok güzel günlerdi, oyunculuk açısından çok tatmin edici işlerdi. Ama bir süre tiyatro yapmayı düşünmüyorum.

Ebru CündübeyoğluŞimdilerde "Kalbim Seni Seçti" adlı dizide Sermiyan Midyat’la başrolleri paylaşıyorsunuz... Hatta şu anda da dizinin setindeyiz...

Evet, final bölümünü çekiyoruz. 13 bölümlük bir yaz dizisi olarak düşünülmüştü, sonradan 13 bölüm üzerine bir 10-12 bölüm daha çekildi. Önemli bir izleyici kitlesi oluştu. Benim açımdan önemliydi çünkü uzun bir aradan sonra bir dramayla seyirci karşısına çıktım. Keyişi bir setti, güzel zaman geçirdik, böyle bir projede yer almış olduğum için çok mutluyum. İçime sinen bir iş oldu.

Oyunculuk kariyerinizin yanı sıra aynı zamanda bir annesiniz... Duru şimdi kaç yaşına bastı?

Altı yaşında, büyüdü kızım.

Bu iş yoğunluğunda zaman ayırabiliyor musunuz?

İstanbul içinde çalıştığım, turnelere gitmediğim için daha düzenli ve rahat vakit ayırabiliyorum. Dediğim gibi, bu sene sadece bir dizi aldığım için daha iyi organize olabildim. Dizi de yorucu ve saatleri çok düzenli olmayan bir şey ama İstanbul'dayım. Ayrıca, ben organizasyon konusunda bayağı tecrübe kazandım. Bu benim işim, işimin bir özelliği de düzenli saatlerinin olmaması. Çalışma saatlerim çok düzensiz de olsa ona göre en iyi şekilde organize olmayı öğrendim. Hayatın size verdiklerine göre bir şekil alıyorsunuz. Duru bu şartlarla büyüdü, ailece buna alıştık. O yüzden bizi zorlamıyor. Her işin cilveleri var ve ona ayak uyduruyorsunuz.

Duru nasıl bir çocuk? Anne-çocuk ilişkiniz nasıl?

Ana-kız birbirimize çok düşkünüz. Şimdi ilköğretime gidiyor, birinci sınıfa başladı. Onun için hayat başladı diyebilirim. Ödevler, sorumlulukları, yatma-kalkma saati... Okulla beraber çocuklar hayata adım atıyorlar. Her sene biraz daha büyüdüğünü görmek çok keyifli. Beraber ders çalışıyoruz. Ben bazen zorlanıyorum, galiba ders çalıştırırken biraz sabırsızım. Birlikte vakit geçirmeyi, ailece bir arada olmayı seviyoruz. Bir anne ne yaparsa çocuğuyla, her şeyi biz de aynen yaşıyoruz. Şöhretim, anneliği etkilemiyor. Sahnede çok büyük alkışlar alsanız da eve dönünce hemen anneye dönüşebilmelisiniz. Bu çok güzel bir şey, keyişi bir duygu. Bana en yakın varlık çocuğum, evladım. Ben ona "ömrüm" diyorum, benim ömrüm o.

Ebru CündübeyoğluHer anne çocuğuna bir gelecek biçer, onu nasıl görmek istiyorsa öyle hayal eder… Siz çocuğunuza dair ne gibi hayaller kuruyorsunuz?

Tek isteğim, mutlu olması. Bunu da Duru'ya öğrettim. Eğer sana "Büyüyünce ne olacaksın?" diye sorarlarsa, "Mutlu olacağım" cevabını ver dedim. İşinizi yaparken mutlu olabiliyorsanız, başka bir şey aramıyorsunuz hayatta. O yüzden benim zevklerime, isteklerime göre bir gelecek hayali kurmuyorum onun için. Ebeveyn olarak kendimi sorumlu hissettiğim tek şey, ona seçenekler sunmak. Renkleri göstermek, yelpazeyi açmak, yani çerçevesini geliştirmek. Onların içinden hangisini seçeceği, kendi kararı. Ben ona bakmasını, fark etmesini öğretiyorum

Kızınızın beslenmesinde nelere dikkat ediyorsunuz?

Annem beni hâlâ "Onu ye, bunu da ye, yemek yedin mi, doydun mu?" diye yakı ndan takip eder... Ben çok zor yemek yiyen bir çocuktum. İştahsız olduğum için, "Bu yemek bitmeden masadan kalkı lmayacak," denilirdi. Ben kendi çocuğuma asla böyle bir şey yapmayacağım, dedim ve yapmıyorum da. Duru "doydum" dediği anda yemek biter. Sorunumuz da olmuyor. Kızımı yeme, içme konusunda kendi haline bırakıyorum. Israrcı bir anne değilim. Ama güzel, besleyici şeyler yiyor. Çocuğun damak tadını oluşturmak önemli. Damak tadı oluşana kadar ne sunduğuma dikkat ettim. Bazı anneler yumurta sarısı, bal, peynir falan karıştırıp mamalar hazırlar ya, hiçbir zaman onları tasvip etmedim. Çocuğuma da hiç böyle mamalar yapmadım. Her besini tek tek denettim. Tatma duygusu oluşsun istedim. Sadece beslenmek için değil, yediği şeyin tadını alsın, tadıyla yesin istedim. O yüzden şu anda hiç sıkıntımız yok.

Duru'ya şunu öğrettim: Eğer sana "Büyüyünce ne olacaksın?" diye sorarlarsa, "Mutlu olacağım" cevabını ver dedim. Benim zevklerime, isteklerime göre bir gelecek hayali kurmuyorum onun için. Ebeveyn olarak kendimi sorumlu hissettiğim tek şey, ona seçenekler sunmak. Renkleri göstermek, yelpazeyi açmak. Onların içinden hangisini seçeceği, kendi kararı.

 
Bu içeriği paylaşın;
 
 
 

Copyright 2016 Yaşar Holding A.Ş.

Gizlilik ve Kullanım Koşulları/KVKK
 
Site by LuckyEye
 

PINAR İLETİŞİM MERKEZİ

444 76 27

 
CookieWeb sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. Daha fazla bilgi için gizlilik ve kullanım koşullarımıza göz atabilirsiniz.
X