Yaşam Pınarım

4 5 YAŞAM PINARIM I 15 “BABAM BENI SEVIYOR, ÇÜNKÜ BENIMLE OYUN OYNUYOR” Bir başka uzmana söz verelim şimdi. Uzman Klinik Psikolog ve Aile Danışmanı Bora Küçükyazıcı, çocuklarla yaptığı görüşme- ler sonunda şunu fark ettiğini söylüyor: “Hiçbir çocuk, ‘Babam beni seviyor çünkü bana oyuncak aldı’, ‘Annem beni seviyor, bana oyuncak alıyor’ demiyor. ‘Babam beni seviyor, o kadar ki araba- larımı dizip yerde birlikte oyun oynuyoruz’, ‘Annem beni seviyor, robotlarımla/bebeklerimle odamda oynuyoruz’ diyor çocuk- lar.” Kendisine danışman olarak gelen anne ve babalara verdiği ödevleri de şu sözlerle anlatıyor: “Annelere bir bez, birkaç düğme edinmelerini söylüyorum. O haftaki görevleri, çocuklarına düğme dikmeyi öğretmek oluyor. Babalardan ise bir tahta parçası, çekiç ve çivi ile çocuklarına nasıl çivi çakacaklarını anlatmalarını isti- yorum. Ertesi hafta aile geliyor. Çocuklar bütün bunları bir şölen havasıyla, coşkulu ve mutlu anlatıyorlar. İşin güzel tarafı, anne ve babalar da, sıkılmadan çok keyifli vakit geçirdiklerini söylüyorlar. İşte bunlar, doğru ve eksiksiz iletişimin kurulduğu, çocuğa değer verildiğini hissettiren, anne ve babayı doğrudan eylemin içine çe- ken basit faaliyetler…” HER KOŞULDA OYUN OYNAMAK MÜMKÜNDÜR Hayat inişleri ve çıkışları olan bir yolculuk ve kimi zaman anne ve babaların kendilerini üzgün ve yorgun hissetmesi son derece ola- ğan bir durum. İşten döndünüz, haliniz yok, çocuğunuz ise oyun istiyor. Prof. Üstün Dökmen’in bu anısı anne ve babalara böylesi anlarda yapabilecekleri konusunda ilham verecek türden… “Büyük kızım küçükken sabahları yatağında beş dakika otururdu, ben de karşısına otururdum. Küçük, spontan bir oyun oynardık. Ben bir hayvan, eşya ya da bitki rolüne girerdim, o kendisi olurdu ve karşılıklı fabl veya drama diyebileceğimiz bir oyun sergilerdik. Bir sabah uyandı, battaniyeye sarıldı ve ‘Haydi bana bir ağaç ol’ dedi. O sabah canım sıkkındı, keyfim yoktu; son günlerde irili ufaklı birçok şey moralimi bozmuştu. İçime baktım, oyun oyna- mak istemediğimi hissettim ve dürüstçe bunu söylemeye karar verdim. ‘Canım benim’ dedim, ‘Bu sabah keyfim yok, canım sıkılı- yor, ağaç olmak istemiyorum’. Bir an durdu ve parmağını uzata- rak ‘Baba tamam’ dedi, ‘O zaman üzgün bir ağaç ol’. İçime tekrar baktım. Neşeli bir ağaç olmak istemiyordum ama üzgün bir ağaç olabilirdim. Ben de üzgün bir ağaç oldum. Birilerinin meyvelerimi taşladığını anlatım. Anlattıkça hafifledim, ferahladım. Beş dakika bittiğinde ise rahatlamıştım.” Kıssadan hisseyi de şöyle veriyor Üstün Hoca: “Güzelliklerden güzellik çıkar, ama sıkıntılardan da güzellik çıkarmak mümkündür.” Bu hikâye size farklı ilhamlar da verebilir. Canınız sıkkınsa, alın çocuğunuzu dışarıda, doğada vakit geçirin. Yemek yaparak ra- hatlayacaksanız mutfakta yemek pişirin. Sevdiğiniz müziği ona dinletin… Sizinle olmak onun için mutluluk sebebi zaten, geri ka- lanı birlikte paylaşır ve aşarsınız…

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1